22 Ekim 2012 Pazartesi

Esma Canbulak

               "Üşüyorum anneciğim..." dedi çocuk titreyerek, "üşüyorum, biraz daha ekmeğimiz yok mu?". Kadın gözünden yaşlar akarak çocuğuna baktı. Bir şey söyleyecek gibi oldu, sonra başını öne eğdi. Sobadan aldığı yanan odunu çocuğun ağzına sokarak şarkılar söylemeye başladı. Deliydi bunlar, ailecek manyaktı; Babaları geçen sene kendini çim biçme makinası sandığı için güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirilerek hapise atılmıştı... Manyaktı bunlar, korkunçlardı... Kadın gülüyordu, çocuğun ağzından kanlar akarken o gülüyordu. "Artık doymuşsundur he mi yavrum?" diyerek çılgın mambo jambo dansı yapmaya başladı. Çılgınlar gibi dans ediyordu çünkü o artık 42 yaşındaki Esma Canbulak değil özgür bir ruhtu. Rüzgarın bebeğiydi o. Enerjiydi. Herşeyi görebiliyordu tüm evreni tüm insanları. Dansı hızlandıkça başı döndü,  kusmak için pencereyi açtı. Bir anda aşağı doğru düştü ve oracıkta vıccık diye kaldırıma yapıştı. Sabah kapıcı beyaz karların arasında gerizekalı kadının ölüsünü bulunca göz yaşlarını tutamayarak şu sözleri söyledi;
"Ak akçe kara gün içindir"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder