"Üşüyorum anneciğim..." dedi çocuk titreyerek, "üşüyorum, biraz daha ekmeğimiz yok mu?". Kadın
gözünden yaşlar akarak çocuğuna baktı. Bir şey söyleyecek gibi oldu,
sonra başını öne eğdi. Sobadan aldığı yanan odunu çocuğun ağzına sokarak
şarkılar söylemeye başladı. Deliydi bunlar, ailecek manyaktı; Babaları
geçen sene kendini çim biçme makinası sandığı için güvenlik güçleri
tarafından etkisiz hale getirilerek hapise atılmıştı... Manyaktı bunlar,
korkunçlardı... Kadın gülüyordu, çocuğun ağzından kanlar akarken o
gülüyordu. "Artık doymuşsundur he mi yavrum?" diyerek çılgın mambo jambo
dansı yapmaya başladı. Çılgınlar gibi dans ediyordu çünkü o artık 42
yaşındaki Esma Canbulak değil özgür bir ruhtu. Rüzgarın bebeğiydi
o. Enerjiydi. Herşeyi görebiliyordu tüm evreni tüm insanları. Dansı
hızlandıkça başı döndü, kusmak için pencereyi açtı. Bir anda aşağı doğru düştü
ve oracıkta vıccık diye kaldırıma yapıştı. Sabah kapıcı beyaz karların
arasında gerizekalı kadının ölüsünü bulunca göz yaşlarını tutamayarak
şu sözleri söyledi;
"Ak akçe kara gün içindir"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder