25 Şubat 2020 Salı

kreş değil de anaokuluydu aslında

Bu fotoğraftaki sarışın benim. İyi bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Nereden hatırlıyorsam amına koyiyim. Annem beni kreşe bırakıyordu. Gitmemek için montunu ısırıyordum. Siyah bir montu vardı tüylü ve kabarık gibi. Görünüşüne göre çok sert bir monttu. Dişlerimi geçirebiliyordum. Kreşte oyun hamuru saatinde kıyma makinesini ben kapmıştım. Herkes oyun hamurunu bana getiriyordu ben de onlar için özenle oyun hamurlarını tepeden makineye ittiriyor, yandaki sarı kolu çevirerek kıyma haline getiriyordum. Kıyma hizmetim için sıraya dizilenlerin ihtiyaçlarını karşılamak beni neden bu kadar mutlu ediyordu bilmiyorum. İnsanların bana ihtiyaç duyması hoşuma gidiyordu galiba. Ya da benden beklentilerini hakkını vererek karşılayabilmek. Hiç başarısız olmuyordum. Hamurunu teslim et, şıkır şıkır kıymanı al. Şimdi kimse benden oyun hamurunu kıyma yapmamı istemiyor. Garip garip şeyler istiyorlar, çok iyi yapamıyorum. Esmer yüzlü akşamı dinliyorum yine. Şu an ne kıyma makinem var ne de bir zamanlar sahip olduğum beklenti karşılama oranım. Keşke beni makineye koysalar, sarı kolu çevirseler de rengarenk kıyma olsam. Beni birine teslim etseler, yüzünde gülümseme ile kabul etse o da. Şimdi düşündüm de bu insanlar o kıymaları alıp ne yapıyorlardı? Benim kıymamı alsalar ne yaparlar? Ne yaparlarsa yapsınlar.